Her şeyden önce ilk olarak Mert demek istiyorum. Evet Mert. Biliyorum normalde bu yazının maç yazısı olması gerek ama Mert bu maçtan emin olun daha önemli. Ya da onun kurtarışları ve kalesinde devleştiği anlar mı demeliydim ?
Maç gayet güzel başladı. Tam da sahada görülmek istenen hareketlerle. Ersun Yanal'ın geçen sezon Eskişehirspor'u çalıştırması ve Alper'in eski takımına karşı oynayacak olması da gecenin önemli olaylarıydı. Ersun Yanal eski öğrencileriyle, Alper ise eski arkadaşlarıyla saha içinde ilk defa rakip olacaktı.
Maçı çok da fazla konuşmak istemiyorum. Sebebi hala daha saha içindeki o istenen oyun yok. En azından hala alışma süresi dense de akşam maça çıkılan kadro da hala Ersun Yanal'ın kafasında net bir 11 olmadığını gösteriyordu. Emre, Topal, Cristian, Sow, Kadlec gibi isimler kesik yemiş; Selçuk, Egemen, Caner gibi isimler de ilk defa forma giyeceklerdi Ersun Hoca zamanında.
Maçtan önce ben dahil herkes kadroyu beğenmedi. Açıkçası beğenmeme sebebim tartışılabilir. Sonuçta sahada 90 dakika kalan (ki hala 90 dakika nasıl kaldığını anlayabilmiş değilim) Webo'nun yerine Sow oynatılabilirdi. Kötü oynuyor diye benim de eleştirdiğim Emre en azından yedeklere alınıp oyun sıkıştığında oyuna girebilirdi. Veya maça gerçek bir sol bek olan Hasan Ali ile çıkılabilirdi.
Neyse bunları konuşmaya gerek yok. Maç oynanıp bitti. 90 dakikaya bakıldığında gerçekten çok kötüyüz. Kalemize atılan 11 şuta izin verdik. Üstüne üstlük kalecin maçta devleşti. Bir penaltı kurtardı. Tamam bu Mert için harika bir şey ama takımın geneline baktığında 11 şuta izin veren bir savunma ve penaltıya sebebiyet veren bi orta saha futbolcusu var. Rakip kaleye de gidemedik maç içinde. Örneğin orta sahada Alper çok etkisizdi. Takım olarak bizi ileriye taşıyabilecek bir orta saha yokken yedeklere neden hala Salih'i alınmadığı da tartışılır bir gerçek.
Bizi savunmadan hücuma bağlayacak adam olan Alper sahada yoktu dediğim gibi. Bunun dışında 1 sene önce kulübüne 10 milyon euro bayıldığımız Meireles de ruh gibiydi. Oynayıp oynamadığı belli değildi. 3. bölgedeki adamlar iyidi demek ise biraz hayalcilik olur. Örneğin Webo bu takım için gerçekten gereksiz futbolcu. Daha doğrusu 11 için gereksiz futbolcu. Yaşı kemale ermiş bu ismin koşamadığını da varsayarsak nedir bu 11'de Webo ısrarı? Maç içinde sadece yürüyen Webo'nun affedilir bir yanı yok. Kuyt'a çok da fazla kızamıyorum. Çünkü takım savunmada olunca o da geliyor. Ama biz bu adamı hücum oyuncusu diye aldık. Ama adam biraz da arkadaşları sayesinde (!) bek gibi oldu.
Kısacası zevksiz futbol ve alınan 3 puan. Bu maçtan memnun olan da yoktur diye düşünüyorum. Daha çok geliştireceğimiz yönlerimiz var. Hal böyleyken Ersun Hoca'nın çıkıp ısrarla "Bu sene şampiyon olacağız." demesini de anlayabilmiş değilim. Çok emin konuşuyor ama bu kendine güven duygusu her an sarsılabilir hocanın.
Ve şimdi asıl olaya gelelim. Mert'e. Geçen sezon bittikten sonra A Milli Takım Letonya ile bir HAZIRLIK maçı yaptı. Malum, Milli Takımımız ne kadar iyi bir milli takım ki (!) bu maçta berabere kaldı. 3-3 bitti maç. Maçtan sonra birkaç kendini bilmez, terbiyesiz, hadsizler Mert'in rahmetli annesine küfür etti. Bi de o hadsizler utanmadan kendilerini savundu. Neymiş berabere kalmamızın tek sebebi Mert'miş. Neyse o terbiyesizleri Allah'a sevk ediyoruz ama burada Mert'in her şeye rağmen annesi için futboluna devam etmesi çok önemliydi.
Açıkçası ben dahil tüm Fenerbahçe taraftarı Süper Kupa maçından önce kalede Mert'in olmasını pek istemedik. Geçen sene kaybedilen Süper Kupa'da yaptığı hatalar yüzünden belki de. Ya da gerçekten son dönemlerde formsuz olduğu için. Ama Mert herkesi haksız çıkararak Galatasaray maçında panterleşti resmen. Elinden gelenin fazlasını yaptı. Kupayı kaybettik belki ama o maçta Mert'i kazandık.
Ligin ilk haftası. Hatırlamak bile istemediğim bir maç. Takım 75. dakikaya kadar 2-0 önde götürdüğü maçı 3-2 kaybettiği maç. Kahrolduğumuz maç. Mert'in performansı için yine ayrı bi sevindik. 90 dakika her ne kadar 3 gol yese de kurtardığı penaltı ve oynadığı oyun tek kelimeyle mükemmel.
Son olarak akşamki maç. Biz ciddi anlamda artık 2 kaleciye sahibiz. Hem de 2 üst düzey dünya çapında bi kaleciye. Berbat oyun ve verdiğimiz çokça pozisyon. Ama maçı gol yemeden kapattık. Ayrıca penaltı da var. Her şeye rağmen maçı golsüz kapatmak çok büyük bir başarı. Özellikle Mert'in gözündeki o hırs ve pes etmeme duygusu onu bu seviyeye getirdi.
Eskişehirspor penaltı kazandığında o gözündeki "Pes etmeyin ulan. Bu penaltıyı tutucam." ışığını sadece ben değil tüm Fenerbahçe taraftarı gördü muhtemelen. Ve o ışık onu bu derece iyi bi kaleci yaptı. Hatırlayın Trabzon maçını. Hatırlayın 2010-2011 sezonunu. Kimin aklına gelebilirdi ki o Trabzon deplasmanında onun kurtardığı penaltıyla şampiyon olacağımızı. O zaman da Mert'in gözünde bu ışık vardı. Sezon sonunda ise mutlu sona ulaşmıştık. Ve yine aynı ışık.
Her şeyden önce Mert bu penaltıyı kurtararak sadece kendini değil hocasını da, başkanını da, takım arkadaşlarını da kurtardı. Bizi ise sevinçten havalara uçurdu. Uzağa gitmeyelim. Mert'in arkasındaki o top toplayıcı çocuğa dikkat. Hepimiz akşam Mert penaltıyı kurtardığı o sırada bu durumdaydık.
Uzun lafın kısası takımdan hala da memnun değilim. Sadece ben değil tüm Fenerbahçe taraftarı. Kendimizi geliştirecek çok yönümüz var. Ama akşam bi maçtan fazlasını kazandık. Bir kaleci kazandık. Bir adam kazandık. Mert'i kazandık. Ayrıca bir sözüm de Volkan'a. Dikkat et ! Mert senden formayı almak üzere.
Herkese iyi günler.
Twitter : https://twitter.com/fenerli_ugurr
Sorular için de Ask. Fm : http://ask.fm/fenerliugurrr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder