Bu blogda ara

25 Ağustos 2013 Pazar

Mert Geliyor !

Her şeyden önce ilk olarak Mert demek istiyorum. Evet Mert. Biliyorum normalde bu yazının maç yazısı olması gerek ama Mert bu maçtan emin olun daha önemli. Ya da onun kurtarışları ve kalesinde devleştiği anlar mı demeliydim ?



Maç gayet güzel başladı. Tam da sahada görülmek istenen hareketlerle. Ersun Yanal'ın geçen sezon Eskişehirspor'u çalıştırması ve Alper'in eski takımına karşı oynayacak olması da gecenin önemli olaylarıydı. Ersun Yanal eski öğrencileriyle, Alper ise eski arkadaşlarıyla saha içinde ilk defa rakip olacaktı. 



Maçı çok da fazla konuşmak istemiyorum. Sebebi hala daha saha içindeki o istenen oyun yok. En azından hala alışma süresi dense de akşam maça çıkılan kadro da hala Ersun Yanal'ın kafasında net bir 11 olmadığını gösteriyordu. Emre, Topal, Cristian, Sow, Kadlec gibi isimler kesik yemiş; Selçuk, Egemen, Caner gibi isimler de ilk defa forma giyeceklerdi Ersun Hoca zamanında.

Maçtan önce ben dahil herkes kadroyu beğenmedi. Açıkçası beğenmeme sebebim tartışılabilir. Sonuçta sahada 90 dakika kalan (ki hala 90 dakika nasıl kaldığını anlayabilmiş değilim) Webo'nun yerine Sow oynatılabilirdi. Kötü oynuyor diye benim de eleştirdiğim Emre en azından yedeklere alınıp oyun sıkıştığında oyuna girebilirdi. Veya maça gerçek bir sol bek olan Hasan Ali ile çıkılabilirdi.

Neyse bunları konuşmaya gerek yok. Maç oynanıp bitti. 90 dakikaya bakıldığında gerçekten çok kötüyüz. Kalemize atılan 11 şuta izin verdik. Üstüne üstlük kalecin maçta devleşti. Bir penaltı kurtardı. Tamam bu Mert için harika bir şey ama takımın geneline baktığında 11 şuta izin veren bir savunma ve penaltıya sebebiyet veren bi orta saha futbolcusu var. Rakip kaleye de gidemedik maç içinde. Örneğin orta sahada Alper çok etkisizdi. Takım olarak bizi ileriye taşıyabilecek bir orta saha yokken yedeklere neden hala Salih'i alınmadığı da tartışılır bir gerçek.

Bizi savunmadan hücuma bağlayacak adam olan Alper sahada yoktu dediğim gibi. Bunun dışında 1 sene önce kulübüne 10 milyon euro bayıldığımız Meireles de ruh gibiydi. Oynayıp oynamadığı belli değildi. 3. bölgedeki adamlar iyidi demek ise biraz hayalcilik olur. Örneğin Webo bu takım için gerçekten gereksiz futbolcu. Daha doğrusu 11 için gereksiz futbolcu. Yaşı kemale ermiş bu ismin koşamadığını da varsayarsak nedir bu 11'de  Webo ısrarı? Maç içinde sadece yürüyen Webo'nun affedilir bir yanı yok. Kuyt'a çok da fazla kızamıyorum. Çünkü takım savunmada olunca o da geliyor. Ama biz bu adamı hücum oyuncusu diye aldık. Ama adam biraz da arkadaşları sayesinde (!) bek gibi oldu. 

Kısacası zevksiz futbol ve alınan 3 puan. Bu maçtan memnun olan da yoktur diye düşünüyorum. Daha çok geliştireceğimiz yönlerimiz var. Hal böyleyken Ersun Hoca'nın çıkıp ısrarla "Bu sene şampiyon olacağız." demesini de anlayabilmiş değilim. Çok emin konuşuyor ama bu kendine güven duygusu her an sarsılabilir hocanın.

Ve şimdi asıl olaya gelelim. Mert'e. Geçen sezon bittikten sonra A Milli Takım Letonya ile bir HAZIRLIK maçı yaptı. Malum, Milli Takımımız ne kadar iyi bir milli takım ki (!) bu maçta berabere kaldı. 3-3 bitti maç. Maçtan sonra birkaç kendini bilmez, terbiyesiz, hadsizler Mert'in rahmetli annesine küfür etti. Bi de o hadsizler utanmadan kendilerini savundu. Neymiş berabere kalmamızın tek sebebi Mert'miş. Neyse o terbiyesizleri Allah'a sevk ediyoruz ama burada Mert'in her şeye rağmen annesi için futboluna devam etmesi çok önemliydi.

Açıkçası ben dahil tüm Fenerbahçe taraftarı Süper Kupa maçından önce kalede Mert'in olmasını pek istemedik. Geçen sene kaybedilen Süper Kupa'da yaptığı hatalar yüzünden belki de. Ya da gerçekten son dönemlerde formsuz olduğu için. Ama Mert herkesi haksız çıkararak Galatasaray maçında panterleşti resmen. Elinden gelenin fazlasını yaptı. Kupayı kaybettik belki ama o maçta Mert'i kazandık.

Ligin ilk haftası. Hatırlamak bile istemediğim bir maç. Takım 75. dakikaya kadar 2-0 önde götürdüğü maçı 3-2 kaybettiği maç. Kahrolduğumuz maç. Mert'in performansı için yine ayrı bi sevindik. 90 dakika her ne kadar 3 gol yese de kurtardığı penaltı ve oynadığı oyun tek kelimeyle mükemmel. 

Son olarak akşamki maç. Biz ciddi anlamda artık 2 kaleciye sahibiz. Hem de 2 üst düzey dünya çapında bi kaleciye. Berbat oyun ve verdiğimiz çokça pozisyon. Ama maçı gol yemeden kapattık. Ayrıca penaltı da var. Her şeye rağmen maçı golsüz kapatmak çok büyük bir başarı. Özellikle Mert'in gözündeki o hırs ve pes etmeme duygusu onu bu seviyeye getirdi. 


Eskişehirspor penaltı kazandığında o gözündeki "Pes etmeyin ulan. Bu penaltıyı tutucam." ışığını sadece ben değil tüm Fenerbahçe taraftarı gördü muhtemelen. Ve o ışık onu bu derece iyi bi kaleci yaptı. Hatırlayın Trabzon maçını. Hatırlayın 2010-2011 sezonunu. Kimin aklına gelebilirdi ki o Trabzon deplasmanında onun kurtardığı penaltıyla şampiyon olacağımızı. O zaman da Mert'in gözünde bu ışık vardı. Sezon sonunda ise mutlu sona ulaşmıştık. Ve yine aynı ışık.

Her şeyden önce Mert bu penaltıyı kurtararak sadece kendini değil hocasını da, başkanını da, takım arkadaşlarını da kurtardı. Bizi ise sevinçten havalara uçurdu. Uzağa gitmeyelim. Mert'in arkasındaki o top toplayıcı çocuğa dikkat. Hepimiz akşam Mert penaltıyı kurtardığı o sırada bu durumdaydık. 


Uzun lafın kısası takımdan hala da memnun değilim. Sadece ben değil tüm Fenerbahçe taraftarı. Kendimizi geliştirecek çok yönümüz var. Ama akşam bi maçtan fazlasını kazandık. Bir kaleci kazandık. Bir adam kazandık. Mert'i kazandık. Ayrıca bir sözüm de Volkan'a. Dikkat et ! Mert senden formayı almak üzere.

Herkese iyi günler. 

Twitter : https://twitter.com/fenerli_ugurr
Sorular için de Ask. Fm : http://ask.fm/fenerliugurrr

18 Ağustos 2013 Pazar

Salih'e Sahip Çıkacaksın !

Salih Uçan... 2012-2013 sezonu başında Bucaspor'dan transfer edildi Fenerbahçe'ye. İlk geldiğinde herkes olumlu ya da olumsuz bir tepki veremedi. İlk defa Fenerbahçe bu kadar genç yaşta bir isme yatırım yapmıştı. Çok mantıklı bir yatırımdı hem de. Sonuçta TFF 1. Lig'den nefret eden ben bile bu adamın adını bize gelmeden 4 AY ÖNCE duymuştum. 

Kadıköy'deki Antalya maçıydı. O meşhur serimizin bozulduğu maç. Hani herkesin sahada kötü oynadığı pas dahi veremediği ama tüm suçun Salih'e atıldığı maç. Aslında daha oradan anlaşıldı bir şeylerin olacağı. Ama bir Allah'ın kulu bile Salih'in ilk maçı olur öyle şeyler. Bu çocuk daha genç bile demedi. Ama Salih pes etmedi, çalıştı, mücadele etti.

Kadıköy'deki Plzen maçı. Çeyrek finale kalmak için mücadele ediyoruz. Büyük bir maç. Oyun sıkıcı. İnsanın uykusu gelecek kadar sıkıcı hem de. Sahneye Salih çıkıyor. Golünü atıyor. İnanın, atılan golden çok golü Salih attığı için ayrı bir sevindim. Çünkü bu çocuk o golle güven duygusunu kazandı. Çünkü bu çocuk o golle Fenerbahçe tarihinin en genç golcüsü oldu. Çünkü bu çocuk o golle 25 milyon Fenerbahçe taraftarını sevindirdi. Çünkü bu çocuk o golle Salih Uçan'ı gösterdi bizlere.  


Son olarak Antalya ve Ordu maçları. Takım her ne kadar o sıralarda Galatasaray'ın 5 puan arkasında olsa da bu maçları kazanarak bir ihtimal diyecekti. Olağanüstü goller attı. Bizlere 'Bu çocukta iş var.' dedirtti. Öyle ki Alex mi Salih mi kıyaslamaları yapanlar da oldu. Bu kıyaslama hadsizliğe girdi gerçi. Her şeyden önce Fenerbahçe ilk defa bir genç kazandı. Hem de karakterli bir genç. Kendini övmeyen, son derece iş ahlakına sahip, futboluna özel hayatını karıştırmayan pırıl pırıl bir genç. Fenerbahçe taraftarı olarak böyle bir ismi kazandığımız için Allah'a dualar ettik.

Ve dünkü maç. Oyuna 60. dakikada Alper'in yerine girip hiç de alışık olmadığı ön libero pozisyonunda oynayan Salih'i bi dövmedikleri kaldı. Ayrıca Salih'in yaz ayında dinlenemediğini herkes biliyor. Bu adama bu kadar acımasızca ithamlarda bulunmak o insanlarda vicdan duygusunun köreldiğini gösteriyor bizlere. Öyle ki utanmasalar (gerçi utandıkları da yok ya) dün akşamki mağlubiyetin tek sorumlusu olarak Salih'i gösterecekler. 

Salih'e karşı eleştiri yapamıyorlar da. Tamam Salih daha gençtir biraz abilerinden bir şey öğrenmesi gerekir kendini hemen bırakmaması gerekir deseler eyvallah. Böyle deseler  %100 haklılar ama bunlar işin boyutunu başlı başına değiştiriyorlar.

Biri kalkıp diyor ki 'Bu çocukta ciddiyet yok. Bırak kiralanmayı hemen satılmalı.' diyor. Peki bunu diyen adama sormazlar mı neye dayanarak bunu söyledin diye? Bir maçla adamı vezir bir maçla rezil edersen bunun zararını yine senin o aşık olduğun Milli Takımın çekmeyecek mi? Hiç mi düşünemedin bunu? Bu adamın kötü olduğu 1 maç görmüşsen iyi olduğu en az 10 maç görmüşsündür. Sen insanları 1 maça göre yargılayacaksan kusura bakma ama o sözde yorumcululuk koltuğun sallantıdadır.

Bir başkası da kalkıp diyor ki sahada ne yaptın otur kendine gel diyor. 30 dakika boyunca bu adam kötü oynamış hatta berbat oynamış olabilir. Ama 90 dakika sahada olmayanlara ne diyecekler acaba? Tam bu sorunun cevabını düşünürken yine yazısında cevabını yazmış. Cristian mücadele ediyor, Kuyt ne yapsın yazmış. Bunları yazarken bile emin olun ellerim titriyor sinirden. Bu derece sığ düşünceli insanlarımızın güzel ülkemde (!) yazar olması çok yazık.

Şimdi bahsettiğim 2. yazarın iki farklı yazısını sizlere sunuyorum. Ne kadar ileriyi görebilen (!) son derece mantıklı yorumlar yapan bir adam olduğunu göreceğiz.

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/salihin-bir-sirrini-acikliyorum/haber-177431
Yukarıdaki yazı 15 Mart 2013 tarihinde yazılmış bir yazı. Aynı yazar 18 Ağustos 2013 tarihinde yani bu yazıdan yaklaşık 5 ay sonra aynı oyuncu hakkında bir yazı daha yazıyor. İşte bu iki yazı bize o yazarın ne kadar ileri görüşlü biri olduğunu gösteriyor.
http://www.aksam.com.tr/yazarlar/alaattin-metin/salih-sana-yakisti-mi/haber-236371

İşte bu iki yazı Türk medyasının ne kadar acayip bir medya olduğunu gösteriyor. Her konuda. Sadece Salih olayına bağlamamak gerek. Spor, siyaset, magazin vs. Her konuda medya bu şekilde davranıyor.

Uzun lafın kısası biz Fenerbahçe taraftarı Salih hakkında yapacakları bellidir. 
1-) EN ÖNEMLİSİ :  Bu çocuğa sahip çıkacaksın. Ülkede Salih'ler kolay yetişmiyor
2-) Temiz futboldan ve Milli Takım'da gençleşmeden dem vuranlar da Salih'e saygı duyacak ve oyununu geliştirmesi için elinden geleni yapacak.
3-) Kulübün içindeki insanların kendi çıkarları için Salih'i kullanmalarını göz yummayacağız.
4-) Salih hata yapsa dahi onu kırmadan eleştireceğiz. 
5-) Ve Salih'i sadece Fenerbahçe taraftarı değil, tüm Türkiye desteklemeli. 

Bu yukarıdaki 5 maddeyi uyguladığımızda ne Salih zarar görecek ne de Fenerbahçe taraftarı. Bu çocuğu sahiplenmek neden mi şart? Çünkü tek. Evet tek. Şu batmış Türk futbolunda bu genç yaşta bu kadar iş yapmış tek isim. Bu yüzden birisini eleştirirken sonucunun nelere kadir olabileceğini tahmin etmek de çok önemli.

Unutmayın bu ülkenin ve bu takımın bu tip gençlere ihtiyacı var. Herkese iyi günler.

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Sadece Bir Derbi

Herkese merhaba. Bi yazıda daha sizinle birlikteyiz. Gündemimiz malum. Yarın akşam derbi var. Türkiye'nin her ne olursa olsun izleyeceği, takip edeceği bir derbi. Günlük rutin işleri bırakıp bu maça bakma isteğiyle yanıp tutuşan insanların derbisi. Her gün tekli koltuğa geçip siyasi liderlere söven insanların bir gün için de olsa bakabileceği farklı bir şey : DERBİ

Hele hele bu derbiler bir amaç uğruna oldu mu tadından yenmez. Bakınız yarınki derbi çok büyük bir amaç için. TFF Süper Kupası için. Tabi bu durumda takımlar da önemli. Şu anda bırakın Türkiye'yi Dünya'nın sayılı derbilerinden biri Fenerbahçe - Galatasaray derbisi hem de. Şimdi nacizane bu derbiyi konuşacağım. Konuşmaya çalışacağım. Dilim döndüğünce. 


Öncelikle yazının başında da belirttiğim gibi zor bir derbi. Bir yanda geçen sezonu şampiyon tamamlamış Galatasaray, bir yanda da Türkiye Kupası'nı almış Fenerbahçe. Az sonra işin saha kısmına teknik/taktik kısmına geçeceğim. Ama ondan önce 1-2 uyarı da yapalım.

1. Yenen takım için bu galibiyet ilk veya son değil yenilen takım için de bu mağlubiyet ilk veya son değil. O yüzden çevreye saldırmanıza gerek yok. Sakin olun.
2. Ciddi bir sağlık sorununuz varsa maçı izlemeyin. Hatta dinlemeyin. O heyecanı yaşayamayabilirsiniz belki ama sağlığınız her daim daha önemli.
3. Gol yediğinizde kendi takımınıza asla ama asla küfür etmeyin. Sövmeyin. O şekilde takım tutulmaz.
4. Bu maçı hayat memat meselesi yapmayın. Fenerbahçeliyseniz Fenerbahçe'yi, Galatasaraylıysanız Galatasaray'ı destekleyin ve bitirin. 
5. Asla bir maç için başkalarına zarar vermeyin. Ama asla. Zarar vereceğiniz kişinin de sizin gibi bir ailesi olduğunu düşünün. 

Şu yazının tamamı okuyamazsanız bile şu üstteki bölümü 5 maddeyi mutlaka okuyun. Çünkü burası Türkiye. Bu ülkede derbiyi bahane edip ne olaylar oldu. En basitinden bilindiği gibi Burak Yıldırım kardeşimizi kaybettik. Daha nice Burak'lar ölmesin. Lütfen.

Bu konuları açtıktan sonra hiç de saha içine geçmek istemiyorum ama biz yazıyı hem saha dışındaki derbi hem de saha içindeki derbi olarak yorumlamak istedik. Sah dışındaki derbi çok daha önemli. Fazla uzatmadım. Canınız sıkılmasın diye. Gerçi gerçekler acıdır. Yukarıda yazılanları bilmezsek veya görmezden gelip amaaan dersek de bitik olan Türk Futbolunu daha da mahvederiz.

Gelelim derbiye. Adı üstünde derbi. Derbileri tahmin etmek imkansıza yakın bir şeydir. Bakarsın X takımı en iyi zamanında Y takımına yenilir derbide. Veya bazı takımlar için de bayram havasındadır derbi. Tıpkı Fenerbahçe'de olduğu gibi. Tümer Metin'in kaleme aldığı Metin Olmak kitabında Aziz Yıldırım'ın derbilere nasıl bir bakış açısıyla yaklaştığını daha net görebiliyoruz. Kitapta Aziz Yıldırım 'Fenerbahçe için Galatasaray maçları bir bayramdır. Maç sabahı herkes birbiriyle bayramlaşır.' Tabi bu kendine güveni yüksek bir konuşma. Biraz da iddialı. Ben bu hareketleri gereksiz buluyorum ya neyse.

İlk olarak Fenerbahçe'den başlayalım. Bu maçta önceki derbilere göre daha zor durumda. Öncelikle takımın kilit adamları olan Volkan ve Meireles Süper Kupa maçında cezalı. Ayrıca savunmada görev alan Egemen'in olmayışı ve bana göre bir HÜCUM oyuncusu olan Gökhan Gönül'ün de eksikliği bu maçta fazlasıyla hissedilecektir. Salzburg maçlarında güven vermeyen oyunu ve savunmada yapılan hatalar Fenerbahçe'nin bu maçta en büyük eksisi. Özellikle Yobo ve Mehmet Topuz'un olduğu rakibe göre sol kanattan gelişen ataklarda çok büyük bir sorun var. Tabi bunda Yobo'nun Topuz'un formsuzluğu söz konusu. Orta sahada ise dirençli ve oyun kurabilen bir Fenerbahçe yok. Topal ön libero mevkinde gayet başarılı. Ancak onun önünde oynayan 2 orta saha hücuma daha büyük bir genişlik kazandırabilir. Ama 2 Salzburg maçında da bu genişlik sağlanamadı. İlk maçta Emre - Meireles ikilisi 2. maçta da Meireles - Cristian ikilisi ileriye pek güven vermese de hücum oyuncuları işi bitirdi. Kuyt - Webo - Sow 3'lüsü gerçekten Fenerbahçe'nin kurtarıcıları olarak görevlerini en iyi şekilde yapıyorlar. Bu maçta da bu 3'lüden 1'inin gol atacağına adım gibi eminim. Buna ek olarak da Fenerbahçe'nin yedeklerinde oyuna girip de maçı değiştirebilecek bir ismin bulunmaması da büyük bir eksiklik. Stoch gittikten sonra Krasic'in de maç kadrosunda yer bulamamasından sonra muhtemelen Caner Alper ve Salih'e bel bağlayacağız. O ilerideki 3'lüden 1'i sakatlığı anda onun yerine girip onun yokluğunu aratmayacak bir isim yok. Her ne kadar bunu kimse dillendirmiyorsa da bu da büyük bir sıkıntı. Ama her şeyi bir kenara bırakırsak yukarıdaki satırlarda da okuduğunuz gibi Fenerbahçe derbileri bayram havasında geçiren bir kulüptür. Kim ne derse desin. Sözüm ona psikolojik üstünlük Galatasaray'a geçmişmiş. Geçeceksin bunları. Fenerbahçe isterse maça A2 takımla çıksın, her derbide bu bayram havası onların 1 adım önde olmasını sağlar.

Ben Fenerbahçe'nin yarın akşam bu dizilişle sahaya çıkmasını bekliyorum : 


Geçelim Galatasaray'a. Onlar da Süper Kupa'yı kazanarak sezona moralli girmek istiyor. Yarın akşamki karşılaşmada Sabri cezalı olduğu için oynayamayacak. Fatih Terim de cezası sebebiyle maçı tribünden izlemek zorunda olacak. Galatasaray'ı sezon öncesi olarak değerlendirirsek herkesin ortak görüşte birleşip iyi dediği Galatasaray bence rezil durumdaydı. Öyle ki bu sene Şampiyonlar Ligi'ne katılacak takımlardan toplam 6 gol yedi. Her ne kadar Şampiyonlar Ligi'ne katılacak takımlar desem de bunlar Barcelona, Real Madrid falan değil. Malaga ve Napoli. * Savunmada hala belli bir istikrar yakalanamaması çok vahim bir durum. Emirates Cup'ta da şansları yanında olan bir Galatasaray vardı. İlk maçta rakibi 2 penaltı kaçırmış Porto ve ikinci maçta Arsenal karşısında yenik duruma düşmüş ancak bir penaltıyla maçı çevirmiş Galatasaray. Savunmada Dany - Chedjou tandemi birçok insan tarafından küfür edilerek karşılandı. Dany hazırlık maçlarında yaptırdığı 2 penaltı ve gördüğü kırmızı kartla Rekorlar Kitabı'na girmiştir herhalde. Ayrıca bu maçta 6+0+4'ün de etkisiyle sol bekte Riera değil Hakan Balta oynayacak. Savunma olarak yarın akşam Galatasaray silik bir görüntü ortaya koyabilir. Orta sahaya gelecek olursak daha takıma alışamamış Melo ve hiçbir zaman kalitesini tartışmadığım bir Selçuk İnan var. Melo Selçuk'un da etkisiyle iyi gözükmüş olabilir ama kesinlikle hala tam olarak hazır değil. Hamit'in de sahada bir var bir yok görüntüsü sergilemesi Galatasaraylıları korkutan korkutmuyorsa da korkutması gereken bir etken. Galatasaray da tıpkı Fenerbahçe gibi çok önemli hücum güçlerine sahip. Sneijder - Drogba - Burak 3'lüsü gerçekten rakip savunmaya zor anlar yaşatacaktır. Ben bu 3'lüden de en az 1 gol bekliyorum. Özellikle Fenerbahçe'nin de savunmasını göz önüne katarsak mutlaka Galatasaray da gol atacaktır. Bir diğer önemli soru da şu olmalı bana kalırsa. Acaba yıllar sonra bir derbiye ilk defa bu kadar favori şekilde çıkan Galatasaray bunun sonucunda sahaya olumlu mu olumsuz mu bir etki gösterecek? Bunu yarın akşam gösterecek. Ama Galatasaray'ın da Fenerbahçe maçlarına öyle güle oynaya çıktıklarını da düşünmüyorum. 

Galatasaray'ın da yarın akşamki maça şu kadro ve dizilişle çıkmasını bekliyorum


Uzun lafın kısası bu derbide kağıt üstünde favori Galatasaray. Ama derbilerin sonucu bilinmez denilir. Çok da anlamlı ve güzel bir söz. Fenerbahçe'nin de derbileri bayram havasında geçen bir takım olması ve bu tip önemli maçları zor zamanlarda kazanması bana göre Fenerbahçe'yi bir adım önde tutuyor. 

Ancaak saha içi kısmını bir kenara atarsak son zamanlarda derbinin içinde de dışında da bir takım olaylar yaşandı. Gerek sahada futbolcuların anlamsız kavgaları gerekse dışarıda adam öldürmeye varacak boyuttaki holiganlık inanın biz ve bizim gibi futbolseverleri soğuttu. Bir maç alt tarafı. Bir insan canından değerli mi? Bunu aklınızdan çıkarmadan yarınki maçı izleyin ve maç bitiminde hareketlerinizi buradaki yazılanlara göre belirleyin. Sakin olun öncelikle. Kimseye sataşmayın. Size yapılmak istenilmeyen şeyleri başkasına yapmayın. Lütfen. Futbolun bir eğlence olduğunu unutmayın.

Son olarak yarın derbide iyi olan kazansın demek isterdim ama diyemiyorum. İyi olan ve Fenerbahçe kazansın diyerek herkese iyi günler diliyorum.

4 Ağustos 2013 Pazar

Cardozo mu Emenike mi ?

Bir yazıyla daha beraberiz. Başlıktan da anlaşılacağı üzere başta benim gibi Fenerbahçelilerin günlerdir konuştuğu mesele olan Cardozo mu Emenike mi sorusuna cevap bulmaya çalışacağız. Malum Fenerbahçe bu iki ismi de borsaya bildirdi.

Öncelikle teker teker oyuncuları açıklayarak başlayalım. Önceliği eski göz ağrımız daha bizden 40 günlükken giden Emenike'ye verelim. 

EMMANUEL EMENİKE 



10 Mayıs 1987'de doğdu Emenike. Her ne kadar Türkiye'de 1987 değil de 1977 diyen haberler de çıktı. Tabi bu QTM'nin işiydi biraz da. Neyse oralara fazla girmeyelim. Emenike'nin Türkiye macerası bir işçi, emekçi memleketi olan Karabük'te başladı. Karabükspor'a geldiğinde tanınmayan bir isim olarak geliyordu. Genç, aranan kan olarak alınmıştı Karabük'e. Tam da Bank Asya Ligi'ne göre yırtıcı bir forvetti. O lige göre yapılmış başarılı bir transferdi. Fizik olarak da harika bir isim olarak görüldü ilk geldiğinde. Karabükspor'da 2 sezon geçirdi. Bu 2 sezonda takımı Spor Toto Süper Lig'ine çıkartarak önemli bir başarıya imza attı. 2 yılda çıktığı 51 maçta 30 gol atarak başta Türkiye'deki büyük takımlar olmak üzere Avrupa'daki birçok takımın da dikkatini çekti.
 Nitekim bu 2 sezonun ardından Fenerbahçe'ye 10 milyon euro bonservis bedeli ile transfer oldu. Sonra hiç de istenilmeyen olaylar yaşandı. Emenike'nin şike yaptığı iddia edildi. Gözaltına alındı. Yaklaşık 2-3 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakıldı.  Fenerbahçe'nin şampiyon olduğu 2010-2011 sezonunda Karabükspor formasıyla Fenerbahçe'ye karşı oynamamasını şike olarak gördüler. Üstüne bi de yetmedi adamın para sayma görüntüleri var dendi. Bu terbiyesizce mesnetsizce iddiaları ortaya atanlar konusunda da aslında ayrı bir yazı yazmak gerekir de neyse. Konumuza dönelim. 
Emenike haliyle bu olaylardan sonra Türkiye'den soğudu ve Fenerbahçe yönetimine kendisinin satılmasını talep etti ve 11 milyon euroya Spartak Moskova ile anlaştı.
Emenike Spartak Moskova'da belki de kendisini buldu. Öyle ki Emenike şu ana kadar Spartak Moskova formasıyla çıktığı 44 maçta 20 gol atma başarısı gösterdi. Ayrıca Rusya Ligi'nin de gelmiş geçmiş en erken golünü (10. saniye) atarak tarihe de geçti.

Gelelim Emenike'nin saha içindeki oyununa. Emenike merkez forvetten ziyade kanat forvet tarzında bir futbolcu. Yani kelime anlamıyla santrafor terimini karşılamıyor. Saha içerisinde çok koşan, mücadele eden bir futbolcu Emenike. Bitiricilik konusunda iyi olduğunu söyleyemeyiz. Yani takımında Emenike gibi bir futbolcu varsa bu adamı genelde kanatta oynatırsın ki o koşu verimliliğini yakalayabilesin. Olası Emenike transferinin tek dezavantajı da muhtemelen kronik sakatlığı olacaktır. Emenike bilindiği gibi Moskova formasıyla da Karabükspor formasıyla sık sakatlanan bir golcü. Bu önemli bir detay. Fenerbahçe yönetiminin de bunu göz ardı edeceğini de düşünmüyorum.
 Fenerbahçe'yi düşündüğümüzde ise evet gerçekten de Fenerbahçe'nin bu tip bir adama ihtiyacı var. Fenerbahçe'nin kanat forvet diyebileceğimiz adamlarına baktığımızda ise Kuyt'ı, Stoch'u Krasic'i ve son zamanlarda kanat forvetliğe adımını atan Sow'u görüyoruz. Ama Fenerbahçe bu 4 isimden de istediği verimi alamıyor. Özellikle Stoch - Krasic ikilisinden. Kuyt'ın da yaşı dolayısıyla o kanatta biraz yavaş kalması önemli bir handikap. Sow da mevki değişikliği sebebiyle alışma süresi epey bir zaman aldı. Açıkçası aralarında şu anda en verimlisi Sow gibi duruyor ne yalan söyleyelim. Emenike bu yüzden Fenerbahçe'nin ihtiyacı olan o kanat forveti olabilir.

Yukarda da çağımızın en büyük ve en kapsamlı menajerlik oyunu olan FM'den Emenike'nin profilini çıkarttık. Buyrun rakamsal olarak Emenike.

OSCAR CARDOZO 



Oscar Cardozo da tıpkı Emenike gibi Mayıs doğumlu bir isim. 20 Mayıs 1983'te doğan Cardozo Paraguaylı bir forvet. Uzun boyu ve güçlü fiziği ile öne çıkan bir golcü. Kariyerine ülkesinin 3 de Febrero takımında başlayan Cardozo burada 34 maçta 20 gol attı. Bu takımdan daha prestijli bir kulüp olan Nacional'e transfer oldu ve burada da iyi bir performans göstererek (63 maç , 22 gol) Arjantin'in Newells Old Boys takımına gitti. Arjantin'in köklü kulüplerinden biri olan Newells'da da 33 maçta 21 gol attı ve Avrupa'nın ve Portekiz'in dev kulübü Benfica'ya transfer oldu.
Portekiz onun için kariyer anlamında harika bir durak oldu. 2007'den beri Benfica'da forma giyen Cardozo burada toplam 133 maçta 87 gol attı. Bu rakam tam bir golcü olduğunu ve istikrarlı bir isim olduğunu gösteriyor bizlere. Bazı sözde golcüler gibi bir sezon 30 gol bir sezon 6-7 gol değil her sezon ortalama 20-25 gol atan bir futbolcu Cardozo. Portekiz'de birçok şampiyonluk kazandı, birçok kupa kazandı. Avrupa Ligi finali, Şampiyonlar Ligi maçları gördü. Gol krallıkları da işin cabası. 
Her şey Cardozo ve Benfica için güllük gülistanlık giderken Cardozo 2012-2013 sezonun son resmi maçında Benfica'nın Portekiz Kupası'nı kaybettiği Guimares maçında olay çıkardı. Kendisini oyundan alan hocası Jorge Jesus ile şiddetli bir tartışmaya girdi. Küfüre ve hakaretlere varan bu tartışma büyümeden önlendi ama Jorge Jesus ve Benfica'nın kararı kesindi. Cardozo gönderilmeli dediler. Bu olaydan sonra da Cardozo bırakın Benfica formasıyla maça çıkmayı antrenmanlara bile çıkamadı.
Gelelim Cardozo'nun nasıl bir tip golcü olduğuna. Belki mevkisel olarak Emenike ile aynı mevkide gözüküyorlar. İkisine de forvet diyorlar. Ama Cardozo Emenike'nin tersine kanat forvet değil merkez forvet. Bitiriciliği harika olan bir adam. Ceza sahası içinde ayağına top geldiğinde bu topu değerlendirebilecek, vuruşları klas, bitirici bir adam. Gerektiği zaman kafa toplarında da hakimiyeti olan bir golcü. Uzun boyu da onun avantajı. Tek eksiği de koşuları. Çok fazla koşup topu alabilen bir isim değil ama ona gelen topları değerlendiren bir isim dediğimiz gibi.
Fenerbahçe'nin bu adama ihtiyacı var mı sorusunu sormak bile hata. Bilindiği gibi yıllardır Fenerbahçe tek forvet furyasında devam eden bir sisteme sahip. İşte o tek forvette olabilecek en iyi isimlerden biri Cardozo. Kanatlardan ve ortadan gelebilecek pas/ortaları en iyi değerlendirebilecek isimlerden biri belki de. Fenerbahçe'nin çok adamla çoğalamama sorununa deva olabilir mesela. Neticede ceza sahası içinde adama topu at. Gerisini düşünme felsefesi olabilir Cardozo ile. Ama bu adamı besleyecek isimler de önemli. Yani bu adamı alacaksan kanatların da fena olmayacak. Gerektiğinde orta gerektiğinde pas verebilecek isimler olmalı. Şu anda mevcut kadroda Sow Kuyt ikilisini kanat olarak düşünürsek çok iyi değil ama Cardozo'yu da besleyebilecek kalitede adamlar. Kısacası Cardozo Fenerbahçe için altın madeni gibi bir transfer olur. 


Bu da Cardozo'nun FM profili. FM'cilere duyurulur diyelim.

Uzun lafın kısası sosyal medyada bir fenomen olan Cardozo mu Emenike mi sorusuna cevap bulmaya çalıştık. Şahsi fikrimi soracak olursanız ikisine de ihtiyacımız var. Ama illa biri gelecek bu isim Cardozo olmalı diye düşünüyorum. Tabi ki Emenike de içimizde bir ukte olarak kaldı. Onu da takımda görmek isterim. Ama Fenerbahçe bu. Bakarsınız çok zor da olsa ikisini birden alıp taraftarın gönlünü alırlar.

Ayrıca Cardozo ve Emenike üzerinden gruplaşmaya başlayan Fenerbahçelileri görmek de üzüyor bizleri. Bu takım bir transferle şampiyon olmaz veya bir transferle rezil olmaz. O yüzden şu transfer konularında en iyisi gelecek oyuncunun keyfini çıkartmak olmalı. Ayrıca bu isimleri takımda görmek isteyen Ersun Yanal en iyisini bilir diyelim. Biz ne dersek diyelim son söz onların. 




Ayrıca sosyal medyada yukarıdaki fotoğraflar gibi birçok fotoğraf gördük. Yukarıdaki çok hoşuma gitti. Bu resmi de yazının içinde paylaşayım dedim. 

Son olarak kişiler geçidir aslolan FENERBAHÇE'dir diyerek herkese iyi günler diliyorum.